6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) madde 55 “Tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür” hükmü ile tasarımın kanuni tanımlamasını yapmaktadır. Tasarım, yeni ve ayırt edici olması koşuluyla SMK’dan kaynaklanan korumadan yararlanabilmektedir. Yine, tasarımlar Türkiye’de Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) nezdinde tescil edilmiş olduklarında “tescilli tasarım”, aksi halde ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olma koşuluyla “tescilsiz tasarım” olarak korunurlar. Bir sınai hak olan tasarım, üçüncü kişilerin haksız fiillerine konu olabilmekte olup tasarım hakkına tecavüz olarak nitelendirilen bu durum mevzuat kapsamında düzenlenmekte ve çeşitli kurallara ve yaptırımlara tabii tutulmaktadır.
İşbu makalede, tasarım hakkına tecavüz ile ilgili olarak genel bilgilere değinilerek, akabinde de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 30.05.2022 tarih ve 2020/1455 E. 2022/4194 K sayılı ilamı incelenecektir. Tescilli tasarıma karşı tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi ile tazminat talebi konulu davada Yargıtay, tasarım hakkı tecavüzünün tespiti ve tazminata ilişkin taleplerin ayrı şekilde incelenmesi ve tecavüzden kaynaklı tazminat taleplerinin hangi şartlarda kabul edileceğinin belirlenmesine ilişkin son derece önemli tespitlerde bulunmuştur.
I. Tasarım Hakkı Tecavüzü ve Muhtemel Hukuki Talepler Hakkında
Tasarım hakkına tecavüz, tasarım sahibinin rızası dışında mevzuatta belirlenen fiillerden biriyle ilgili sınai hakka yapılan müdahale anlamına gelmekte olup fiili nitelik itibari haksız fiil özelliği taşımaktadır. Bilindiği üzere tasarımlara ilişkin ilk özel düzenleme olan 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Ardından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girerek 554 sayılı KHK’nın geçici olarak kısmen uygulanmaya devam edecek hükümleri hariç olmak üzere yürürlükten kaldırmıştır. Dolayısıyla mevcut haliyle tasarım hakkı ve tasarım hakkına tecavüz halleri için güncel 6769 sayılı Kanun çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekecektir.
Tasarım hakkı tecavüzü sınırlı sayı ilkesi ile SMK 81. maddesinde belirtilmiştir;
- Tasarım sahibinin izni olmaksızın bu Kanun hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme yapmak için öneride bulunmak, ticari amaçla kullanmak veya bu amaçlarla bulundurmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak,
- Tasarım sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
- Tasarım hakkını gasp etmek.
Bununla birlikte tasarım hakkına tecavüz davası açabilmek için kural olarak tasarımın tescili ile akabinde yayımlanmasının (tescilsiz tasarımlarda ise SMK 57 maddesine uygun olarak kamuya sunulduktan sonra) gerektiği söylenebilecektir. Ancak ilgili mevzuat uyarınca, hak sahibi tecavüz eden üçüncü kişiyi tasarım başvurusundan ve kapsamından haberdar etmiş ise, tasarımın bahsi geçen yayımının beklenmesine gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvuru aşamasındaki bir tasarımın izinsiz kullanımının da hak ihlali anlamına geleceği, tecavüz davasına konu olabileceği, böylelikle hem başvuru hem de tasarım hakkının korunduğu söylenebilecektir. Yine, mahkemece yapılan yargılama neticesinde tecavüz edenin ilgili fiillerinin kötü niyet mahsulü olduğunun tespit edilmesi durumunda da yayımın yapılıp yapılmadığı önem arz etmeyecektir.
Tasarım hakkına tecavüz halinde hak sahibi taraf, SMK 149 maddesi gereğince fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri (ihtisas mahkemesi olmaması durumunda asliye hukuk mahkemeleri nezdinde) nezdinde tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile maddi, manevi ve itibar tazminatı davasını açabilecektir. Yine aynı davada, tecavüz oluşturan ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara el konulması; bu araçlar üzerinde davacıya mülkiyet hakkı tanınması; şartları varsa araçların imhası; kesinleşmiş kararın mahkemece ilanı veya ilgililere tebliği talep edilebilecektir.
İlgili tasarım hakkı tecavüzü davasında, kural olarak maddi tazminat talep edilmesi durumunda hak sahibinin zararı, tecavüz eden davalı tarafından karşılanacaktır. Davacının zararı fiili kaybını ve yoksun kalınan kazancını kapsamaktadır. Yoksun kalınan kazanç hesabında davacının seçimlilik talebine göre: a) davalının rekabeti olmasaydı, davacının elde edebileceği muhtemel gelir, b) davalının elde ettiği net kazanç, c) davalı sınai hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun olarak kullanmış olsaydı ödeyeceği bedel dikkate alınacaktır.
Yine manevi tazminat talepleri ise tecavüzden kaynaklı olarak hak sahibinde meydana gelen acı ve elem ile ticari hayattaki güven zedelenmesini genel hükümler çerçevesinde talep edilebilecektir. Bununla birlikte itibar zedelenmesi ise “tasarımın itibarının zedelenmesi” anlamına gelmekte olup kötü üretim yahut uygun olmayan tarzda piyasaya ürün sürme şeklinde kendini göstermektedir.
II. Yargıtay’ın İlgili Kararı Hakkında
Tasarım tecavüz davaları ve bağlantılı tazminat taleplerine ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30.05.2022 tarihli 2020/1455 E. 2022/4194 K sayılı kararında tasarım hakkı tecavüzü ve tazminat taleplerinin bir arada olduğu davalarda önemli bir tespitte bulunduğu görülmektedir.
Söz konusu davada, davacı tescilli tasarım hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur. Her ne kadar ilk derece mahkemesinde ve istinaf incelemesinde davacı yanın tescilli tasarım hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat talepleri haklı bulunmuş olsa da temyiz incelemesinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi davalı yararına bozma kararı vermiştir.
İlgili Yargıtay ilamında, ilk derece mahkemesinin davalı eylemlerinin tecavüz teşkil ettiği yönündeki tespit ve önleme kararı isabetli bulunmuş ise de; maddi ve manevi tazminat taleplerinde olumlu karara varabilmek için Yargıtay aşağıdaki hususların araştırılması ve göz önünden bulundurulması gerektiğine hükmederek, ilgili kararı tazminat talepleri yönünden yerinde bulmamıştır:
- Tescilli tasarımların birbirine olan benzerliği,
- Taraflar arasındaki ilişkiler ve yakınlık,
- Tasarıma konu ürünün tanınmışlığı ve piyasadaki satışının yaygın olup olmadığı
- Davalının, davacıya ait önceki tasarımdan haberdar olup olmadığı veya önceki tasarımı bilebilecek durumda olup olmadığı
Yargıtay tarafından verilen bozma ilamına detaylı bakıldığında iki unsur üzerinde durulması gerektiği anlaşılmaktadır. Bunlardan ilki davacı yanın tasarım hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi talepleri ile tazminat taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğidir. Diğer unsur ise tasarım hakkına tecavüzden kaynaklı tazminat talebi için yapılacak değerlendirmede işbu tecavüzün bilinmesi ya da bilinmesinin gerekmesi hususudur.
Yargıtay ilgili kararında ayrıca, TRIPS 45. maddesine “Adli merciler, bilerek veya bilmek için makul gerekçeleri olmasına rağmen ihlal edici fiilde bulunan şahıs tarafından … tazminatın … hak sahibine ödenmesini emretme yetkisine sahip olacaklardır” atıf yapmış ve tazminata hükmedilmek için ihlali gerçekleştiren kişinin “ihlali ve sonuçlarını” bilmesinin (veya bilmesinin gerekmesine) gerekmesini bu şekilde gerekçelendirmiştir.
Yüksek mahkeme bu kararı verirken, tazminat taleplerini tecavüzün tespitinden (ve tecavüze bağlı diğer taleplerden) ayrı tutarak, tecavüzün varlığı eşittir tazminata hükmedilmesi gibi bir sonuca varılamayacağını açıkça belirtmektedir
III. Sonuç ve Görüşler
Sonuç olarak Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında belirlediği üzere tasarım tecavüzünde ilişkin tespit, durdurma ve önleme talepleri ile tazminat taleplerinin beraber yürütüldüğü dosyalarda, tazminat yönünden davanın kabulünü ancak karşı tarafın söz konusu tecavüzü bilmesi ve bilmesinin gerekmesi halinde mümkün olacaktır. Bu noktada tecavüz fiiline ilişkin ihlali gerçekleştiren tarafın ihtarname (ispat kolaylığı açısından noter aracılığıyla olması yarar sağlayacaktır) keşide edilmesi suretiyle veya diğer bildirim yöntemleri ile ihlalden haberdar edilmesi “davalının ihlali bilmesi ve veya bilmesinin gerekmesi” şartını karşılayacak ve maddi/manevi tazminat taleplerinin de kabulünü mümkün hale gelecektir. Bu hayati unsurun eksik olması halinde eldeki deliller tasarım tecavüz tespitine, durdurulmasına, önlenmesine yahut kaldırılmasına ilişkin hususları karşılamaya yeterli olsa dahi tazminata hükmedilmesi noktasında yetersiz kalacak ve bu yöndeki taleplerin reddine sebebiyet verebilecektir.